
İlköğretim hayatının ardından yine 1858 yılında Mekteb-i İrfan’da okumaya başladı ve burayı başarıyla tamamladı. Eğitim hayatının son dönemi olan Harbiye İdadisi’ni sağlık sorunları nedeniyle bırakmak zorunda kalan Mahmut Ekrem, vakit kaybetmeden Hariciye Nezareti Mektubi Kalemi’nde memur olarak görev yapmaya başladı. Bazı okullarda öğretmenlik ve bazı topluluklarda da üye olarak görev alan Mahmut Ekrem, Namık Kemal’le tanıştığı günden itibaren edebiyat üzerine çalışmalar sürdürmeye başlamıştır.
Eserlerinde özellikle özlem ve karamsarlık yüklü olan Mahmut Ekrem’in bu özelliğini Fransa’ya gittiği ve oğlunu kaybettiği yıllarda yansıttığını görüyoruz. Edebiyatta yeniliği savunan Mahmut Ekrem, eski edebiyatı savunan gruplarla girdiği bazı tartışmalar sonrasında ise Edebiyat-ı Cedide akımının başlamasına sebep olmuştur. Mahmut Ekrem, 31 Ocak 1914 yılında hayatını kaybetmiştir.
Edebi Kişiliği
Şinasi ve Namık Kemal gibi birçok edebî türde eserler veren Recaizade Mahmut Ekrem, şiir için her güzel şey şiirin konusu olabilir görüşünü savunmuş ve şiirin konusunu genişletmiştir. O döneme kadar Divan şiir geleneğinin temel ilkelerinden biri olan “göz için kafiye” anlayışını terk ederek “kulak için kafiye” anlayışını benimsemiştir. Tanzimat ikinci dönemini başlatan sanatçıdır. Döneminde üstat olarak tanınır. Bütün yapıtlarında sanat için sanat anlayışını benimsemiştir.
Roman ve öykülerinde realizm akımının etkisinde kalmıştır. Şiirlerinde romantizm akımının etkisi görülür. “Aşk” ve “doğa” şiirlerindeki başlıca temalardır. Yaşamındaki üzücü olaylardan dolayı acı ve keder konusunu da sıkça işlemiştir.