19. ve 20. yüzyılın mutasavvıf şairlerinden biriside Mihrâbî’dir. Mihrabi’nin ataları, 3. Selim Döneminde İstanbul’a gelmiş olan Kırım Hanlarına mensup bir ailedir. Mihrâbî gençliğinde, bahriyeye girmiş olup kolağalığına kadar yükselmiştir.
20. yüzyıl mutasavvıflarından olan Mihrâbî’nin hocası, Tikveşli Yusuf Efendi’dir. Çelebi Cemaleddin Efendi’den icazet almış bir tasavvuf Türk edebiyatı temsilcisidir. Uzun süre, Bektaşi tekkelerinde rehberlik yapmıştır.
İstanbul’a döndükten sonra merhum Münir Baba’nın yerine dergahın başında bulunan şeyhliği yapması istenilse de kabul etmemiştir. Kendisi, Bektaşilerin ”Vasil İbni Ata” sı olarak kabul edilmiştir.
20. yüzyılda tasavvufi Türk edebiyatı; Anadolu’da her yönüyle kalkınmakta olan, değişen ve gelişen ve dünyanın her yerinde gördüğü tüm bilimsel gelişmeleri ülkeye taşıyan bir dönem asrıdır. Bu dönemde Atatürk; Kuran-ı Kerim’i tercüme ve tefsir edilmesi amaçlı, Elmalı Hamdi Yazır ve Mehmed Akif’i görevlendirmiştir. Mihrâbî, 65 yaşında iken 1920 yılında İstanbul’da vefat etmiştir.
Mihrâbî Nuri’nin Edebi Kişiliği
Mihrâbî, halk edebiyatı ve aşık edebiyatı alanlarında eserler vermiştir. Ayrıca, Dini – Tasavvufi Türk Edebiyatı alanında da eserler vermiştir.
Tanzimat’ın ikinci dönemi olan 1860 – 1876 yılları arasında özellikle edebiyat kitaplarında; gelişme, yenileşme, İslamlaşma, Türkleşme ve batılılaşma konularının incelenip gösterildiği eserlerin yazıldığı dönemdir.
Şiirlerinde 2 unsur ön plana çıkmıştır. Bunlar; ”fikri unsur” ve ”dini vecd” tir.